30 Temmuz 2023 Pazar

''Benim Suçum Değil'': Küresel Isınma ve Bireysel Ahlaki Yükümlülükler I

Bu çalışmayı yazan Walter Sinnott-Armstrong'la  ilk karşılaşmam Coursera’da felsefi düşünme üzerine verdiği kursları takip ederken olmuştu. Sadece felsefe profesörü olması nedeniyle değil aynı zamanda argümanları nasıl anlamalı, tümdengelimci-tümevarımcı çıkarım nasıl yapılmalı, yanılgılardan nasıl kaçınılmalı gibi verdiği eğitimlerler sonrasında yazmış olduğu çalışma ile karşılaşınca, argümanlarını ve karşı-argümanlarını nasıl çerçevelendirerek sunduğunu görmek, ortaya koyduğu çıkarıma karşı yorum yapmayı da zorlaştırmıştı. 

Benim için böyle bir savunu ile karşılaşmanın aslında iyi bir pratik nedeni vardı çünkü Zerrin hocamızın kurduğu ve mottosu Pro Bono Omnibus (Sen Sana Düşeni Yap) olan Çevre Çalışmaları Akademisi için içerik üretirken aslında bu temel soruya yanıt verilmesi gerekirdi. 


Aslında iki yıl önce hazırlamak istediğim bu blog yazısı sürekli ertelendi şimdi de amacım tartışmaya katkı sağlamaktan öte burada çalışmanın bir özetini sunmaktır. Karşı argümanlar ise önümüzdeki haftasonu diğer bir çalışmanın  özeti gösterilerek paylaşılacaktır.    


 Walter Sinnott-Armstrong (2005) ''It is no My Fault: Global Warming and Individual Moral Obligations'', içinde W. Sinnot-Armstrong ve Richard Howard, Perspectives on Climate Change: Science, Economics, Politics, Ethics, Elsevier.


''Bir Pazar günü eğlenme amaçlı araba kullanma isteğim küresel ısınma yaşandığı için beni ahlaki  olarak sorumlu kılar mı?''

1. VARSAYIMLAR


Bu varsayımları verili olarak ele alıp doğru olduğunu kabul etmekle başlayalım.


Birincisi küresel ısınma başladı ve önümüzdeki dönemde artması muhtemeldir.


İkinci olarak, küresel ısınmanın önemli bir kısmı insan faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Başlıca nedeni fosil yakıtlardır.


Üçüncüsü, küresel ısınma, şiddetli fırtınalar, deniz seviyesinin yükselmesinden kaynaklanan seller, kuraklıklar, sıcak hava dalgaları vb. dahil olmak üzere iklim değişikliklerine neden olarak uzun vadede birçok insan için ciddi sorunlar yaratacaktır. Milyonlarca insan muhtemelen yerinden edilecek veya ölecek.


Dördüncüsü, en çok yoksullar zarar görecek. Zengin ülkeler küresel ısınmanın çoğuna neden oluyor, ancak iklim değişikliklerine daha kolay uyum sağlayabilecekler. Deniz seviyesine yakın olan yoksul ülkeler yıkıma uğrayabilir.. 


Beşincisi hükümetler, özellikle en büyük ve en zengin olanlar, küresel ısınmayı azaltabilirler.


Küresel ısınmayı durdurmak için artık çok geç…Azaltım yapılabilir ancak önlenemez.


Yedinci olarak, bu adımlar maliyetli olacaktır….Kısa dönemde ekonomiyi yavaşlatacak ve yoksullar bunlardan etkilenecektir. 


Sekizincisi, bu maliyetlere rağmen, dünyanın dört bir yanındaki büyük hükümetler hala ahlaki olarak bu adımlardan bazılarını atmalıdır. Örneğin ABD.



2. SORUNLAR


Tüm bunları varsaysak bile, bir birey olarak küresel ısınma konusunda ahlaki olarak ne yapmam gerektiği hala net değil. Bu konu pek çok insanın sandığı kadar basit değil. 


Bireysel ahlaki yükümlülüklerin her zaman doğrudan kolektif ahlaki yükümlülüklerden kaynaklanmadığı baştan beri açık olmalıdır. Hükümetinizin ahlaki olarak bir şeyler yapması gerektiği gerçeği, hükümetiniz başarısız olsa bile sizin onu yapmanız gerektiğini kanıtlamaz. Örneğin zarar görmüş bir köprüyü benim onarmam gibi ahlaki bir sorumluluğum yoktur.


Hükümetin yükümlülüğü paralel olarak bireysel yükümlülük doğurmaz. Yine de bazen geçerli olmadığı durumlar vardır. Örneğin hükümet eğer benim çocuğuma okulda aritmetik öğretme konusunda başarısız ise o zaman benim çocuğuma aritmetik öğretme yükümlülüğünü alabilmekteyim. . 


Peki ya küresel ısınma? Hükümet küresel ısınma konusunda hiçbir şey yapmazsa, ben bu konuda ne yapacağım? Birçok şey var ancak ben tartışmayı basitleştirmek adına bir tanesini seçmek istiyorum. 


Benim örneğim keyfi bir araç kullanma olacaktır; ‘’Güzel bir Pazar günü sadece eğlenmek amaçlı bir araç kullanma.’’ Elbette yakıt tasarruflu bir hibrit araba da kullanabilirsiniz. Ama benzinli arabalar varken neden hibrit araba kullanalım ki. Ah şu heyacanı duyuyor musunuz! 


Kısaca benim asıl sorum şu: Küresel ısınmayla ilgili gerçekler bana bu güneşli Pazar öğleden sonra sadece eğlence olsun diye benzinli bir araç kullanmamak için herhangi bir ahlaki yükümlülük veriyor mu?


İtiraf etmeliyim ki ben de "Evet" cevabını vermeye eğilimliyim. Bana göre, küresel ısınma bu tür keyfi ve savurgan araç kullanımını ahlaki açıdan yanlış kılıyor.


Ancak hangi ilkeye göre?


3. Fiili Eylem İlkeleri (Actual Act Principles)


a. Zarar vermeme ilkesi: Başkalarına zarar verecek bir eylemde bulunmama konusunda ahlaki bir yükümlülüğümüz vardır.


Sorun şu ki, araba sürmek normal durumlarda zarar vermez. Birisi tüm egzosu içine çekecek olursa ve araba kullanacak olursam evet bu bir zarar olur. Ama böyle bir durum yok. Ben araba kullansam da kullanmasam da küresel ısınma artmaya devam edecek. Benim araba kullanıp diğer tüm insanların kullanmadığı durumda yani bu bireysel eğlemim kendi içinde küresel ısınmaya katkı sağlamamaktadır. Dolayısıyla benim bireysel eylemim küresel ısınma için ne gerekli ne de yeterli.


Başka bir durumu ele alalım. 3 kişinin arabayı uçuruma itmesi durumda, 5 kişi bunu yapıyorsa ve eğer ben de altıncı olarak itmeye yardım edeceksem sonucu değiştirmiş olmasam bile zarar vermiş olurum. Peki neden? Çünki niyetim o şekilde. İkincisi ise bu bir olağandışı bir durum. Böyle bir durumda ben sorumluyum. 


Neyin olağan olduğu neden önemli? Kibrit örneğine bakalım. Bir kibritin yanması için sürtünme yaratacak şekilde ona dokunmanız gerekir. Ayrıca oksijen de olmalıdır. Oksijen genellikle mevcut olduğu için oksijeni ateşin nedeni olarak adlandırmayız. Bunun yerine, sürtünmenin kibritin yanmasına neden olduğunu söylüyoruz, çünkü bu sürtünmenin meydana gelmesi alışılmadık bir durumdur. Her kibritin ömrü boyunca yalnızca bir kez gerçekleşir. Dolayısıyla, olağan olan, tamamen fiziksel durumlarda bile nedensellik tanımlarını etkiler. 


Ahlaki durumlarda, olağan olduğu halde bir şeyi neden (cause) olarak adlandırmamak için ek nedenler (reason) vardır…Eğer bir kişi ortalamadan daha kötü değilse böyle bir durumda zarar vermeme ilkesi ile onu suçlamak anlamsız olacaktır. Böyle bir durumda daha ortalamanın çok altında olanlar ne kadar iyileşme yaparsam yapayım kınamaya maruz kalacağım diyerek bundan vazgeçebilir. Öyleyse kınama ortalamanın altındaki kişilere yapılması gerekse daha verimli olur. 


Diğer bir durumda benzer sonuca götürür. Büyük miktarlarda sera salınımı küresel ısınmaya neden olmaktadır. Sera salınımı kendi içinde kötü değildir ve bitkilerin büyümesine fayda sağlar. Sorun çok fazla salınım olduğu zaman ortaya çıkmaktadır. Ancak benim keyfi bir araba sürmem buna neden olmaz. 


Ya da benim nehre siyanür zehri döktüğümü düşünün. Böyle bir durumda nehrin aşağısındaki kişi nehirden su içerse ölür. Ancak küresel ısınma konusunda böyle bir nedensellik doğrudan bir zarara neden olmaz. Küresel ısınma daha çok sağanak yağışlar nedeniyle aşağı doğru akan bir nehre benziyor. Benim nehre bir kova su dökmem bunu değiştirmeyecektir. Ya da kıtlık durumunda bir kişiye bağış yaparsam o kurtulur. Benim araba kullanmaktan kaçınsam bundan en ufak kimse yardım görmeyecek. 


b. Dolaylı zarar ilkesi: Birinin başkalarına zarar veren eylemlerde bulunmasına neden olarak dolaylı yoldan başkalarına zarar veren bir eylemde bulunmamak gibi ahlaki bir yükümlülüğümüz vardır.

Buradaki temel bir sorunum benim eylemlerimin etkili olmamasıdır. İnsanların kendilerini önemli görmeyi sever. Ancak gerçekçi olursak aslında benim yapmam durumda diğer insanlar da keyfi araç kullanacak veya kullanmayacak durumu olası değil. Ayrıca müsrif araba kullanmam gelecek Pazar da bunu yapacağım anlamına gelmez. Eğer iki iddiam da doğruysa (sorumluluk hükümette ve bunu bir alışkanlık haline getirmiyorum) o zaman ben bazen araç kullanıp yine de hükümete çevre duyarlılığı için baskı uygulamaya devam edebilirim.  . 

Ayrıca dolaylı zarar ilkesi yanıltıcıdır.Çünkü çevreci olmayan birisinin keyfi araba kullanımı ile benimkini eş değer kabul etmekdedir. 



c. Katkı ilkesi: Sorunları daha da kötüleştirmemek için ahlaki bir yükümlülüğümüz var.

Küresel ısınma ve iklim değişikli kendi içinde kötü bir şey değil. Ancak hayvanları ve insanları etkilediği ölçüde kötüdür. Dahası iklim değişikliğin ölçeyi benim ona neden olabileceğimdeni çok daha büyüktür. 

  • Gaz ilkesi: Sera gazlarını atmosfere salmamak için ahlaki bir yükümlülüğümüz var. Sera gazları kendi içinde kötü bir şey olmadığı için bu bir anlam ifade etmiyor.. Sera gazları, doğal olarak oluşan ve bitkilerin büyümesine yardımcı olan karbondioksit ve su buharını içerir. Küresel ısınma sorunu, aynı gazların daha küçük miktarlarının kötü olmasından değil, yüksek miktarlardaki sera gazlarından kaynaklanmaktadır.


d. Risk ilkesi: Diğer insanların zarar görme riskini artırmamak gibi ahlaki bir yükümlülüğümüz vardır.


Buradaki sorun, küresel ısınmanın alkollü araç kullanmaya benzememesidir. Alkollü araç kullanmak zarara yol açtığında, bu özel durumun kurbanını tespit etmek kolaydır. Bizim örneğimizde böyle bir kurban tespiti yapmak pek olası değil. 


Risk ilkesi doğru olsaydı, inanılmaz derecede kısıtlayıcı olurdu. Eğer araba kullanmam küresel ısınmaya neden oluyorsa egzersiz yapmak ve su kaynatmak da benzer şekilde neden olmaktadır. 



4. İçsel İlkeler (Internal Principles)

Kantçılar, eylemlerin ahlaki statüsünün faillerinin maksimlerine ya da "öznel irade ilkelerine" - kabaca güdüler, niyetler ya da planlar olarak adlandırabileceğimiz şeylere - bağlı olduğunu iddia ederler. 


Bu içsel odaklanma Kant'ın kategorik zorunluluğa ilişkin ilk formülasyonunda açıkça görülmektedir: 


  1. Evrenselleştirilebilirlik ilkesi: Evrensel bir yasa olmasını isteyemeyeceğimiz hiçbir maksime göre hareket etmemek gibi ahlaki bir yükümlülüğümüz vardır. Buradaki fikir, evrensel olarak bu maksime göre hareket etmenin kötü sonuçlar doğuracağı değildir. Bunun yerine, bazı düsturların "çelişki olmaksızın evrensel bir doğa yasası olarak bile düşünülemeyeceği" iddia edilmektedir.

Ancak benim sadece eğlence amaçlı zararsız araç kulanma isteğimden böyle bir çıkarım doğru değil. Evrensel bir yasadan, insanların zararsız bir şekilde eğlendiği ya da eğlenebileceği gibi bir çelişki çıkarmanın hiçbir yolu yoktur. Sera gazına neden oluyor olmam da kötü bir sonuç olarabilir ancak, bir çelişki değil. Zira benim zarar vermek gibi bir niyetim de yoktur/


  1. Araç ilkesi (the means principle): Başka herhangi bir kişiye sadece bir araç olarak davranmamak gibi ahlaki bir yükümlülüğümüz vardır.

  2. Çifte etki doktrini: Kimseye kasıtlı olarak (ne amaç ne de araç olarak) zarar vermemek gibi ahlaki bir yükümlülüğümüz var.

Her iki ilke için de benzer şeyi söylüyor Simmon. Benim ne kasti ne de dolaylı bir zarara neden olduğumu göstermede yetersiz. 



  1. Erdem ilkesi: Bir ahlaksızlığı ifade eden ya da erdeme aykırı olan bir eylemi gerçekleştirmemek için ahlaki bir yükümlülüğümüz vardır.


İçsel yönelimli bir diğer teori de erdem etiğidir. Bu yaklaşım belirli eylemler veya niyetlerden ziyade genel karakter özelliklerine odaklanır. Erdem etiğinden yükümlülüklere ilişkin bir ilkenin nasıl türetileceği açık değildir, ancak burada yaygın bir girişim söz konusudur Bu ilke, benzinli araç kullanmak bir erdemsizliği ifade ediyorsa ya da hiçbir erdemli kişi sırf eğlence olsun diye benzinli araç kullanmayacaksa sorunumuzu çözer.


Bu ilkenin geçerli olup olmadığını nasıl anlayabiliriz? Eğlenmek için benzinli araç kullanmanın "bir ahlaksızlığı ifade edip etmediğini" nasıl anlayabiliriz? Görünüşe bakılırsa, eğlence arzusunu ifade ediyor. Eğlenmenin kötü bir yanı yoktur. Eğlenmek ancak zararlı ya da riskli olduğunda kötücül hale gelir. Ancak zarar ve risk ilkelerine daha önce yanıt vermiştim. Dahası, eğlenmek için benzinli araç kullanmak her zaman bir ahlaksızlığı ifade etmez.


Bazıları buna katılmayacaktır. Belki de erdem ve ahlaksızlık kavramlarınız, keyfi araba kullanmayı esasen ahlaksızlık haline getiriyordur. Ama neden? Bu ilkeyi uygulamak için, bir eylemin ne zaman bir ahlaksızlık ifade ettiğine dair öncül bir teste ihtiyacımız var. "Ahlaksızlığı gördüğümde anlarım" diyemezsiniz çünkü diğer insanlar aynı eyleme baktıklarında ahlaksızlık görmezler, sadece eğlence görürler. Başkaları görmezken sizin gördüğünüze başvurmak bu soruyu mecbur kılar ve sizin görüşünüzün onlarınkinden daha net olduğuna inanmak için hiçbir nedeniniz yoktur. Ancak bu, erdem ilkesinin soruyu geçiştirmeden uygulanamayacağı anlamına gelir. Böyle bir araba kullanmanın neden kötü niyetli olduğuna dair bir neden bulmamız gerekir. Bu nedene sahip olduğumuzda, savurgan bir şekilde araba kullanmamam için ahlaki bir yükümlülüğüm olmasının nedeni olarak doğrudan bu nedene başvurabiliriz. Erdem yoluyla yan adım atmak yardımcı olmaz ve yalnızca meseleyi belirsizleştirir.


5. Kollektif İlkeler


Belki de hatamız tek tek kişilere odaklanmaktır. Bunun yerine kurumlara odaklanabiliriz. Benimseyebileceğimiz bir kurum da hukuk sistemidir. 


  1. İdeal hukuk ilkesi: Yasadışı olması gereken bir eylemi gerçekleştirmemek gibi ahlaki bir yükümlülüğümüz vardır.

Hükümetler küresel ısınmayla savaşmalıdır. Bu anlamda belirli yasakları da yasa olarak kabul etmelidir. Bu ilkeye göre yasa kabul edilmeden hemen önce bile benim keyfi araç kullanmam doğru değildir. 

Buradaki temel sorun araç kullanımın yasaklanması ile ilgili. Böyle bir şey pek pratik değil. Öyleyse sadece araç kullananlara uygulanabilir. Bu da özgürlüğü mümkün olduğunca kısıtlayacaktır ve hükümetler bunu yapmamalıdır. Alternatif çözümler ise araba kullanmanın ancak daha pahalı yapar yasaklamaz. Eğer bu alternatif kanunlar doğrudan yasaklardan daha iyiyse (çünkü daha fazla özgürlüğe izin veriyorlar), o zaman ideal kanun ilkesi bir benzinciyi hemen sürmemek gibi ahlaki bir yükümlülük getiremez.


  1. Grup ilkesi: Eğer bu eylem bizi, eylemleri birlikte zarar veren bir grubun üyesi yapıyorsa, bir eylemi gerçekleştirmemek için ahlaki bir yükümlülüğümüz vardır.

Diyelim ki havalimanında herkes sesli bir şekilde konuştuğu için uçuş uyarılarını kaçırıyoruz. Bu durumda herkes konuşmamasını sağlamak iyi olurdu. Keşke daha sessiz olsak diye bir cümle kursam bu kötü niyetli veya zararlı olmayacaktı. Belki bir kural olması lazım kütüphanede olması gibi ancak öyle bir kural yoksa herkesin yapmaya devam edeceği bir durumda benim de araba sürmem ahlaksız olmaz. 



6. Karşı Olgusal İlkeler (Counterfactual Principles)


Şuana kadar gerçek sorunlar hakkında konuştuk belki de hipotetik sorular hakkında da konuşmamız gerekiyor. 


  1. Genel eylem ilkesi: Herkes için aynı türden bir eylemde bulunmak daha kötü olacaksa, bir eylemde bulunmamak gibi ahlaki bir yükümlülüğüm vardır.


  1. Genel izin ilkesi (general permission principle) : Herkesin bu tür bir eylemi gerçekleştirmesine izin verilmesi daha kötü olacaksa, bir eylemi gerçekleştirmeme konusunda ahlaki bir yükümlülüğüm vardır.


  1. Kamusal izin ilkesi: Herkesin bu tür bir eylemi gerçekleştirmesine izin verildiğini bilmesinin herkes için daha kötü olacağı durumlarda bir eylemi gerçekleştirmeme konusunda ahlaki bir yükümlülüğüm vardır.

  2. Sözleşmeci ilke: Hiç kimsenin toplumdaki eylemleri yönetmek için genel bir kural olarak makul bir şekilde reddedemeyeceği genel bir kuralı ihlal ettiğinde, bir eylemi gerçekleştirmemek için ahlaki bir yükümlülüğüm vardır.


7. What is left?


Bence bu kadar ilke üzerinden bir karşı argüman geliştirmek şimdilik olası tartışmaları görmek için yeterlidir. Daha fazla okuma için makaleye bakabilirsiniz.


23 Temmuz 2023 Pazar

Uluslararası İlişkiler Öğrencileri İçin Eğitim Videoları

Çevrimiçi eğitim videoları artık daha önce hiç olmadığı kadar yaygınlaştı. Ancak altı-yedi yıl önce youtubeda gezinirken Harry Kreisler ile UI Teorisi sohbetleri, Philosphy Tube felsefeye giriş videoları benim için bulunmaz bir kaynaktı. Burada benim çeşitli dönemlerde izlediğim ve karşılaştığım eğitim videolarını bir liste halinde paylaşarak sizi küçük bir zahmetten kurtarmak istiyorum. Mümkün olduğu kadar Türkçe eğitim videolarını ön sıralarda yer almasına çalıştım. 

Listeye ise  tabii ki de bu sürece öncülük etmiş H. Kreisler - Conversation with History ile başlıyoruz.


1. Conversation with History (Harry Kreisler)






















Pinar Bilgin - Foreign Policy 
Nil Şatana  - The International System Nil
Sean McMeekin -    Diplomatic History
 Mustafa Kibaroğlu - Middle East Security Structure


Savaşın Nedenleri ve Önlenmesi (MIT 17.42) (Prof. Stephen Van Evera)
Siyaset Felsefesine Giriş (YALE) (Prof. Steven B. Smith)
Batı Felsefesi Klasikleri (MIT) (Prof. Rae Langton)




20.  Annual Reviews Conversations (okumak için bkz.) 


(P. Bilgin, B. Buzan, J. Ikenbbery, R. Schweller, P. Porter, E. Ringmar)






24. Philosophy Tube


25. Edx (Politics & Society)





28. CrashCourse  
(US Government, Politics, History)














14 Temmuz 2023 Cuma

Uluslararası İlişkiler Öğrencileri İçin En İyi Münazara Yayınları

 ''Although I do try, I sometimes feel that I can keep up with real worlds events or keep up with the academic literature in my field, but I can't do both. And I suspect I'm not alone in this feeling.'

Stephen Walt 


Bir Uİ öğrencisi için güncel tartışmaları takip etmek, gazete haberleri içinde boğulmak ve bunları sürekli akademik metinlerle anlamaya çalışmak çok yorucu olmaktadır. Bu anlamda önemli isimlerin münazaralarını izlemek, farklı görüşlerleri ve tartışmaları özümsemek için faydalı olacaktır. 

1. Mehdi Hasan - Head to Head


Bana göre Mehdi Hasan - Head to Head tartışmaları ısınmak için iyi bir başlangıçtır! Doğru soruları sormak, yeterli bilgiye sahip olmak ve sorarken de karşınızdakini köşeye sıkıştırmak bir beceri gerektirmektedir ve Mehdi Hasan bunu çok iyi yapıyor. Richard Dawkins ile dinler, eski İsrael Dış İşleri Bakanı Danny Ayalon ile Filistin, neoliberal Arthur Laffer ile eşitsizlik vs. gibi bir çok konuda birincil kişileri dinleyebilirsiniz.

 
Dünyanın en presijli tartışma klubü olan ve bundan tam 200 yıl önce Oxford Üniversitesi'nde öğrencilerin belirli konuları tartışmasının kısıtlandığı bir zamanda kurulan Oxford Union Society tabii ki de listenin başında olmayı hakketmektedir!


Dünyanın en prestijli münazara dizisi olan ve 2008'den beri yılda sadece 2 defa yapılan the Munk Debates, Toronto'da 3000 kişi karşısında ekonomiden iklim değişikliğine dair en önemli konularda F. Zakaria, N. Ferguson, P. Krugman, S. Pinker, M. Gladwell, J. Mearsheimer gibi önde gelen isimleri bir araya getirmektedir. 


2002 yılında Londra'da (ve 2006'da ABDde) kurulan şirket Oxford Union benzeri bir münazara yapısına sahip. Belirli süre içinde kendisini savunmak zorunda olan taraflar en sonda izleyiciler tarafından puanlanmaktadır. Örnek olarak Mehdi Hasan'ın katılmış olduğu iki tartışma ile başlayabilirisiniz (Anti-Zionism is Anti-Semitism? ve The West Should Cut Ties With Saudi Arabia)


5. LSE Events
Tabii ki güncel olaylar ve büyük konular üzerine LSE tartışmaları kaçırılmaması gerekiyor! Münazara odaklı olmasa da, güzel konuşmaları bulabilirsiniz. Bu resimdeki kişileri tanımayan yoktur! Muhtemelen izlememiş olanınız da yoktur! ("World on the Edge": the crisis of the western liberal order'' - M. Cox, J. Beate, J. Ikenberry, J. Mearsheimer)


Resmi olarak ilk defa 1960 yılında J. Kennedy ve R. Nixon arasında yapılmış olan ABD başkanlık münazarası 65 milyon izleyiciye ulaşmıştı! En son yapılan Hilarry Clinton ve Donald Trump tartışması ise sadece televizyon üzerinden 84 milyondan fazla izlenerek tüm zamanların rekorunu kırmıştır! 


En iyi komedyenlerden birisi olan Jimmy Carrı'n sunduğu The Fix programı belirli konuları ironik bir dille tartışmaktadırlar.


Bonus: İnsan Doğası Üzerine (1971) 
Tüm zamanların en iyi tartışması muhtemelen M. Foucault ve N. Chomsky arasında yapılmıştır. İnsan doğası, yapı-yapan vs. gibi temel konularda ufuk açıcı bir tartışma için bu kaydı dinleyebilmek çok değerli! (Popüler ama bir o kadar da kötü bir tartışma için ise Zizek & Peterson - "Mutluluk: Kapitalizm mi Komünizm mi"'ye bakabilirsiniz.)

Gerçek hikayeye dayanan film ABD ulusal münazara şampiyonasında siyahi öğrencilerin hikayesini ve başarısını anlatmaktadır. Mutlaka izleyiniz!