Sınavlar
bitdi.Dersler başladı-başlayacak.İnsan bir telaş içinde.Dinlensem mi.İki-üç gün
boyunca durmadan film mi izlesem, yoksa alıp da okumadığım kitaplara mı
başlasam.İlk iki gün boyunca dinlenip film izleyceyim kesin. (diye düşünürken
bir hafta geçti).Dersler başladı.Şimdi öyle arası.Arkadaşla buluşacağım.Daha
vakit var dedim, gittim yemek yemeye.(çok havalı değil mi? yok değil,bir
ögrenci okulda nerde yemek yer?).Sıraya girdik.Yedik.Çıktık.Daha vakit
var.Kütüphane yakın.Sanki evdeki tüm kitapları okumuşum gibi gidip bir kaç
kitap bakayım.Yok sadece bakarım.Aklımda sürekli bir yazarın ismi var.Çok iyi
yazmış zamanında.Ama erken ölmüş.Yazık olmuş.(İçeri girdi ateş etti.) Evet
içeri girdi ateş etdi.İçeri girdi ateş etdi.Gerçek anlamda bir şey değil bu.Romanda
adam ölmeden önce kafasında canlandırmış.Buna psiko-bilmem bir şey
denilebilir.(o kadar felsefem gelişmedi.internetde araştırmam lazım.) İçeri
girdim ateş ettim.Yok ne ateşi.Şeye girdim.Doğrudan o kitap bulma şeysine doğru
yöneldim.( ne diyorlar ona ya).Kitapların isimlerini aradım.Seçtim.Lanet olası
şey kağıt vermedi.(lanet olası federaller).haha şu amerikan filmlerinde hep
söylüyorlar.Neyse dört kitap baktım.Biri şu yazarın kitabı.Diğeri daha
çoçucuğun mu diyeyim, yoksa adamın mı deyeyim ismine bir edebiyat dergisi
var.Tüm sayılarını aldım.Ama daha yazarın kitabını okumadım.Meşhur bir kitabı
var.Belki bilirsiniz.Birine mektublar mı ne yazmış...Kitap kağıtı verme
şeysinden üç kağıt (fiş artık her nesye..) aldım.Salonlardan birine yöneldim.Şu
kütüphanede numaralandırmayı da hiç sevmem.813.818 a25 nedir ya? Nasıl
bulunur.Buldum.Ama kitap yok.Doğruca şu kütüphaneci çocuğa doğru yöneldim.Aradı
bulamadı.Nasıl bulamaz....İki gün geçti yine geldim.Çocuk yine bulamadı.Nasıl
bulamaz ya! Bulmalı! Bir gün daha geçti.Arkadaşla geldik.Aradık bulduk. İki
kitap aldım.Biri şu aklımdan çıkmayan yazarın kitabı.Diğerini ise arkadaşıma
sorup da seçtim..
İki gün
geçti okuyamamıştım.Kütüphaneye geç verince para cezası kesiliyor.Geçen sene
baya gecikdirmiştim.Ordan biliyorum.Dört lira ceza yemiştim.Ama şu an öyle bir
durum yok, bir an önce okuyacaktım.Zaman daraldığından değil.Sabırsızlandığım
için okuyacaktım... Kitap roman değil, hikayelerden oluşuyor.Bir tür psikolojik
öykülerden oluşuyor.Ellinci sayfaya gelmiştim.İki hikaye bitirmiştim. Elimdeki,
kitabın 10.baskısı. 2000 yılındakı baskısı.On beş yıl geçmiş.Kitap
sararmış.Kitap eskimiş...Yazarın kitaba ismini verdiği öyküyü okuyorum.Rahatsız
eden yok.Her kelimesini yutmadan okuyorum.Böyle yazarla başbaşa kalmak
lazım.Sessizlik lazım...Altmış ikinci sayfaya geldim.Güzel cümleler var.Altını
çizmiyorum.Çünkü kitap kütüphaneye ait.Çünkü birisi benden önce cümlelerin
altını çizmiş.Kalemle çizmiş.Ancak niye kalemle? herhalde iyi biliyor bu işleri.(devlet
su..) lanet olsun.insanın aklına neden gelirki böyle şeyler.Çok da güzel
çizmiş.Ya da belki kurşun kalemi yoktur.Kesinlikle eminim.Yurtta okumamıştır bu
kitabı.Öyle olsa odada kız arkadaşlarından isterdi.(kız arkadaşlarımı? yine
saçmalamaya başladın.) Kitabın ilerki sayfalarına bakıyorum.Sonuna kadar kalem
kullanmış. Demek ki bir gecede okumuş. (ee öngörü uzmanı sonra?) Ne öngörüsü.Öngörü ileriye dönük bir
şeydir..Kalem canlılığını yitirmiş.Demek ki üzerinden baya bir vakit
geçmiş.(demek ki, senden önce girmiş onsekiz yaşına).Bir de bazı yerler kurşun
kalemle çizilmiş.Ancak hafifden.Sanki kitaba zarar vermek istemiyormuş
gibi.Kurşun kalemi eski bir kitapta kullandığın zaman hafiften çizmen
gerek.Demek ki başka birisi yakın zamanda okumuş...Kitap eski olduğu için
açıklayamadığım bir sebepten elimi yakmaya başlıyor.Tüm eski kitaplarda vardır
bu.Okuyorum...Tahmin yürütmek için bir yerden sonra zorlanıyorum. Her şey ola bilir.
Daha önce okuyanlar evlenmiş olabilir, üniversitede hoca olmuş olabilir.Ya da
benim gibi öğrenimine devam ediyor olabilir. (ancak ne önemi var.) Önemi şu.
Bazı kitapları okumak için okursun çünki önemlidir.Bazı kitapları (klassikleri) genel kültürün artsın diye
okursun.Bazı kitaplarda ise yazarla iç-içe geçmişsindir.Klassik bir cümle
olacak ancak yazar bakıpta göremediklerimizi gösterir.Öykülerinde olsun,
romanlarında olsun eleştiriyi eksene almıştır. Örneğin Füsün Akatlı yazarın bu
kitabı için 1982 yılında demiş ki, bu toplum eleştirisi değil Belli bir
düzenin, bu düzenin yarattığı çelişkilerin nedenli sonuçlu eleştirisi de
değil.Yabancılaşmış kişilerin toplumuyla ilişkilerinde doğan bozuklukları ve
bunlardan doğan, kişinin kişilik bütünlüğündeki aksaklıklardır seçtiği
konular.(iş giderek ciddileşmeye başladı.) Yok efendim ne ciddileşmesi.Ne önemi
var diye sormuştun ( evet sormuştum).Devamı olarak yazarla konuşma şansına
erişemedik.O zaman neden bu kitabı okuyanlarla sohbet etmiyorum....Yüzüncü sayfaya
geldim.Bir hikaye daha bitdi.Aklımda bir şey var.Hikayenin sonundakı boş alana
bir şeyler yazmam lazım.Kütüphanede olan bu kitabı her seferinde başka birisi
okuyor.Demek ki, ortak bir düşünce yapımız var.Neden bir buluşup konuşma
şansımız olmasın...Yazıyorum; Çoğu
öğrenci kütüphaneden roman alıp-okumakla az ilgilenir.Genelde bölümü ile
alakalı kitaplar için başvurur kütüphaneye.Ya da sadece ders çalışmak
için.Kitapları felsefe,roman tarih, yazarı diye ayrım yaptığımızda bu kitabı
insanların arayıb bulma olasılığı düşük görünmektedir.Bunu düşündüyümüzde
heleki böyle bir yazarın öykü ve romanına kütüphaneden alıp okuyan çok az
kişiyiz.Öyleyse neden bir-birimizle görüşme olasılığı yaratmayalım ki..Yazarın
kitabın son cümlesinde dediyi gibi ‘’Ben buraday(d)ım sevgili okuyucu sen
neredesin acaba?’’Bunu yazmamın üzerinden bir kaç gün geçmişti ve ben bu
duyğudan çıkmıştım.Kitabın o hikayesini bir daha okudum ve bitirnce kütüphaneye verdim.Acaba
birileri bunu okuyup da bir-birileri ile görüşmek, konuşmak isteyecekler midir?
Benim istemediyim kesin..Ancak onları bilmiyorum…
Rasul Almammadov
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder