13 Mayıs 2015 Çarşamba

Deneme

Sınavlar bitdi.Dersler başladı-başlayacak.İnsan bir telaş içinde.Dinlensem mi.İki-üç gün boyunca durmadan film mi izlesem, yoksa alıp da okumadığım kitaplara mı başlasam.İlk iki gün boyunca dinlenip film izleyceyim kesin. (diye düşünürken bir hafta geçti).Dersler başladı.Şimdi öyle arası.Arkadaşla buluşacağım.Daha vakit var dedim, gittim yemek yemeye.(çok havalı değil mi? yok değil,bir ögrenci okulda nerde yemek yer?).Sıraya girdik.Yedik.Çıktık.Daha vakit var.Kütüphane yakın.Sanki evdeki tüm kitapları okumuşum gibi gidip bir kaç kitap bakayım.Yok sadece bakarım.Aklımda sürekli bir yazarın ismi var.Çok iyi yazmış zamanında.Ama erken ölmüş.Yazık olmuş.(İçeri girdi ateş etti.) Evet içeri girdi ateş etdi.İçeri girdi ateş etdi.Gerçek anlamda bir şey değil bu.Romanda adam ölmeden önce kafasında canlandırmış.Buna psiko-bilmem bir şey denilebilir.(o kadar felsefem gelişmedi.internetde araştırmam lazım.) İçeri girdim ateş ettim.Yok ne ateşi.Şeye girdim.Doğrudan o kitap bulma şeysine doğru yöneldim.( ne diyorlar ona ya).Kitapların isimlerini aradım.Seçtim.Lanet olası şey kağıt vermedi.(lanet olası federaller).haha şu amerikan filmlerinde hep söylüyorlar.Neyse dört kitap baktım.Biri şu yazarın kitabı.Diğeri daha çoçucuğun mu diyeyim, yoksa adamın mı deyeyim ismine bir edebiyat dergisi var.Tüm sayılarını aldım.Ama daha yazarın kitabını okumadım.Meşhur bir kitabı var.Belki bilirsiniz.Birine mektublar mı ne yazmış...Kitap kağıtı verme şeysinden üç kağıt (fiş artık her nesye..) aldım.Salonlardan birine yöneldim.Şu kütüphanede numaralandırmayı da hiç sevmem.813.818 a25 nedir ya? Nasıl bulunur.Buldum.Ama kitap yok.Doğruca şu kütüphaneci çocuğa doğru yöneldim.Aradı bulamadı.Nasıl bulamaz....İki gün geçti yine geldim.Çocuk yine bulamadı.Nasıl bulamaz ya! Bulmalı! Bir gün daha geçti.Arkadaşla geldik.Aradık bulduk. İki kitap aldım.Biri şu aklımdan çıkmayan yazarın kitabı.Diğerini ise arkadaşıma sorup da seçtim..

İki gün geçti okuyamamıştım.Kütüphaneye geç verince para cezası kesiliyor.Geçen sene baya gecikdirmiştim.Ordan biliyorum.Dört lira ceza yemiştim.Ama şu an öyle bir durum yok, bir an önce okuyacaktım.Zaman daraldığından değil.Sabırsızlandığım için okuyacaktım... Kitap roman değil, hikayelerden oluşuyor.Bir tür psikolojik öykülerden oluşuyor.Ellinci sayfaya gelmiştim.İki hikaye bitirmiştim. Elimdeki, kitabın 10.baskısı. 2000 yılındakı baskısı.On beş yıl geçmiş.Kitap sararmış.Kitap eskimiş...Yazarın kitaba ismini verdiği öyküyü okuyorum.Rahatsız eden yok.Her kelimesini yutmadan okuyorum.Böyle yazarla başbaşa kalmak lazım.Sessizlik lazım...Altmış ikinci sayfaya geldim.Güzel cümleler var.Altını çizmiyorum.Çünkü kitap kütüphaneye ait.Çünkü birisi benden önce cümlelerin altını çizmiş.Kalemle çizmiş.Ancak niye kalemle? herhalde iyi biliyor bu işleri.(devlet su..) lanet olsun.insanın aklına neden gelirki böyle şeyler.Çok da güzel çizmiş.Ya da belki kurşun kalemi yoktur.Kesinlikle eminim.Yurtta okumamıştır bu kitabı.Öyle olsa odada kız arkadaşlarından isterdi.(kız arkadaşlarımı? yine saçmalamaya başladın.) Kitabın ilerki sayfalarına bakıyorum.Sonuna kadar kalem kullanmış. Demek ki bir gecede okumuş. (ee öngörü uzmanı sonra?) Ne öngörüsü.Öngörü ileriye dönük bir şeydir..Kalem canlılığını yitirmiş.Demek ki üzerinden baya bir vakit geçmiş.(demek ki, senden önce girmiş onsekiz yaşına).Bir de bazı yerler kurşun kalemle çizilmiş.Ancak hafifden.Sanki kitaba zarar vermek istemiyormuş gibi.Kurşun kalemi eski bir kitapta kullandığın zaman hafiften çizmen gerek.Demek ki başka birisi yakın zamanda okumuş...Kitap eski olduğu için açıklayamadığım bir sebepten elimi yakmaya başlıyor.Tüm eski kitaplarda vardır bu.Okuyorum...Tahmin yürütmek için bir yerden sonra zorlanıyorum. Her şey ola bilir. Daha önce okuyanlar evlenmiş olabilir, üniversitede hoca olmuş olabilir.Ya da benim gibi öğrenimine devam ediyor olabilir. (ancak ne önemi var.) Önemi şu. Bazı kitapları okumak için okursun çünki önemlidir.Bazı kitapları (klassikleri) genel kültürün artsın diye okursun.Bazı kitaplarda ise yazarla iç-içe geçmişsindir.Klassik bir cümle olacak ancak yazar bakıpta göremediklerimizi gösterir.Öykülerinde olsun, romanlarında olsun eleştiriyi eksene almıştır. Örneğin Füsün Akatlı yazarın bu kitabı için 1982 yılında demiş ki, bu toplum eleştirisi değil Belli bir düzenin, bu düzenin yarattığı çelişkilerin nedenli sonuçlu eleştirisi de değil.Yabancılaşmış kişilerin toplumuyla ilişkilerinde doğan bozuklukları ve bunlardan doğan, kişinin kişilik bütünlüğündeki aksaklıklardır seçtiği konular.(iş giderek ciddileşmeye başladı.) Yok efendim ne ciddileşmesi.Ne önemi var diye sormuştun ( evet sormuştum).Devamı olarak yazarla konuşma şansına erişemedik.O zaman neden bu kitabı okuyanlarla sohbet etmiyorum....Yüzüncü sayfaya geldim.Bir hikaye daha bitdi.Aklımda bir şey var.Hikayenin sonundakı boş alana bir şeyler yazmam lazım.Kütüphanede olan bu kitabı her seferinde başka birisi okuyor.Demek ki, ortak bir düşünce yapımız var.Neden bir buluşup konuşma şansımız olmasın...Yazıyorum; Çoğu öğrenci kütüphaneden roman alıp-okumakla az ilgilenir.Genelde bölümü ile alakalı kitaplar için başvurur kütüphaneye.Ya da sadece ders çalışmak için.Kitapları felsefe,roman tarih, yazarı diye ayrım yaptığımızda bu kitabı insanların arayıb bulma olasılığı düşük görünmektedir.Bunu düşündüyümüzde heleki böyle bir yazarın öykü ve romanına kütüphaneden alıp okuyan çok az kişiyiz.Öyleyse neden bir-birimizle görüşme olasılığı yaratmayalım ki..Yazarın kitabın son cümlesinde dediyi gibi ‘’Ben buraday(d)ım sevgili okuyucu sen neredesin acaba?’’Bunu yazmamın üzerinden bir kaç gün geçmişti ve ben bu duyğudan çıkmıştım.Kitabın o hikayesini bir daha okudum ve bitirnce kütüphaneye verdim.Acaba birileri bunu okuyup da bir-birileri ile görüşmek, konuşmak isteyecekler midir? Benim istemediyim kesin..Ancak onları bilmiyorum…

Rasul Almammadov

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder